31 Ekim 2015 Cumartesi

Düğümlere Üfleyen Kadın

 
 
 
Sabun köpüğü gibi benim arzularım. Kabarcık misali, bana benzeyene doğru gidiyorum, onlara benzediğim anda da değerim yitiyor. Sönüyorum. Kayboluyorum. Kararsızım yüz yüze geldiğim her durumda. İnsan mükemmelini bulduğunda tamam olmalı. Vazgeçmeye ne kaldı ki şunun şurasında diye geçer mi sevdadan. Sevda bile değil ki. Bir anlık heves hayatım. Yoruyor beni. Aldığım zevki  ve akabinde ki dağılmayı düşün. Aydınlık sadece karanlıkla ilişkiyse anlamlı, doğruluk hatayı öngörür. Hayatı kalabalık kılan, onu keskin ve sarhoş edici hale getiren bu birbiri içine geçmiş zıtlıklar. Varlığım hep bu çatışma alanında. Aşklarım, yazdıklarım, insanlarım, yargılarım yürek çarpıntısıyla başlar, nasıl yokluğa karıştığını anlamam bile. Sonunu bildiğimden değil, umut etme isteğimin bile olmayışından. Yorulmak mı?, Sıkılmak mı?, dense yorgunluktan ölebilirim galiba. Yasemin misali. Sabah kapalıyken toplanır yaseminler. Rüyalarını unutmaz. Eve gelip gümüş tabağa koyarsanız yavaşça açılır. Geceyi hatırlar ve beyaz rüyalarını fısıldar. Yok olmuştur. Ben misali…

7 Ekim 2015 Çarşamba

Vazgeçiş

İnandığım tek şey vardı o vazgeçmezdi. Farklıydık. Başlarken bile sonunu göremedim ama sevmesini biliyordu be adam. Ne güzeldir bu adam tarafından sevilmek diye, baş koyduk ortak bir yola.Başlarda o kadar dışındayım ki olayın, çırpınıyor hiç yorulmadan sanki pervane. Rüzgarından korktum galiba. Savrulmaktan. Sonuna dek onla olmaktan. Affedilir sebepler aramadan sebepsizce bitti. En beceriksiz kaçışımdı. Aklım sıra onun için üzüldüm uzun süre. Toparlanamaz ki benden sonra. Bana ulaşabileceği tüm bağları kestim. Tutunacağı dalları kopardım. Elinde kalsın umut zerresi bile kalmasın. İki sene geçti, burnuma kokusu geldi.Ben çok özlemişim.
 
- Selam, özledim seni.
- Bende.
 
Söylemem gerekeni demiştim ben. Koca bir özlem. Kaldığımız yerden devam etmeliydik ki. İstemedi. Sakat kalmış ruhu benden sonra bi sefer daha denersek ölümüm olur dedi. Yanılmışım, beni ölecek kadar sevmemiş. Bizden vazgeçti.