10 Ağustos 2015 Pazartesi

Kimiz?


 
 
Aslında olmak istediğim kişi miyim? Ben şöyle biriyim mi, o şöyle biridir mi daha doğru? Olmak istediğimi mi anlatırım ya da onlar beni tam olarak görebilir mi? Kabul gören, erdemli ya da ulaşılmalı diye baktığımız karakterler bile var. Biri olabilmeyi ülkü ediniyoruz. Çünkü ortadan erek kalkarsa tamamlanamıyoruz sanırız. Birbirinden daha üstün meziyetlerde gayet göreceli olabilir. Bazen dürüstlük sadakati yener. Veyahut cesur olmaktan eğlenceli olmak yeğ tutulabilir. Birbirinin muadillide olabilirler. Onurla gurur gibi. Biri olabilmek herkese rağmen kap katı, sapasağlam değil de istenen olabilmek için şekle girmek olmamalı. İnsan zerresi de atomdan ibaret. Filozoflara göre doğa dört temel maddeden oluşur. Ateş, su, tahta, hava. İnsan tahta. Zaman ve çevre ateşiyle yanar. İçinden fokurdayarak çıkan erdemi, kaybettiği su. Etrafa yayılan buhar yani hava ki bu da insanın kendini göstermek istediği şekil. Hemen atmosfere karışacak yitip gidecek. Akılda kalmadan. Kimsenin hayatına dokunmadan.

 

O yüzden, sen sen ol da varlığın havaya suya kalmasın.

4 Ağustos 2015 Salı

Düğüm



Ayrılıklarda sevdaya dahil ayrılanlarda hala sevgili.

 

Çok uzundu boyu. Güzel dudakları vardı. Sevmediğim esmerlikteydi. Gür saçlıydı. Çirkindi burnu. Kapkara gözleri vardı. Yakışıklı bir adam değildi. Ama gözlerini ondan alamamana sebep olurdu. Gözlerinle nerden gelecek acaba diye arar dururdun. Hakkında bilmediğim o kadar şey vardı. Kafasını arkaya atarak güldüğünü bilirdim mesela. Umulmayacak uzaklıktaydı. Aklım ona dolanmadan düğüm attım. Ucunu tutsa bile en derine ulaşabilmesin diye. Düğümün bile önüne geçti hatta bilmediğim derinlere. Kolumu tuttu. Çevirdi kendine. Evlen benimle dedi. O an düşünmeyi bıraktım. Uyandım gecelerce baktım yüzüne saatlerce, hayal bile edemezken benimdi. Zaman bizi hunharca sürükledi. Bu sırada birbirimize bilendik. Sevgimizi bitirmeden, tahammülümüzü tükettik.

 
Ayrılıkları hukuka bağlamak gerek, gönüllere değil. Kar koca değiliz ama hala sevgili…